Hikmet-i Hilkat

hikmeti-hilkat-yudwbc.jpg

İnsanın dünyaya geliş amacı ve yaşantısını ilerletmesi, yalnızca ilim ile mümkündür. Her yeni gün içerisinde edindiği bilgilerle, mevcut ilminin üzerine bir tuğla koyar. Bu tuğlaların ihsan harcı ile bütünleşmesi ve yükselmesi ile bir baraka oluşur. Bu yapı, gelişime ve değişime açıktır. Zaman içerisinde edinilen bilgilerle gelişir ve değişir, bir malikane olur.

İşte insanın geliştirdiği bu yapı, hikmettir. İhlasın eşiğinde edinilen ilimler ve bu ilimlerin, şahsın ve halkın üzerinde ihsana yorma gayreti ise hikmetin fiiliyatıdır. Fayda, fiil ile ortaya çıkandır. Hikmet, her şeyin aslını öğrenmek için edinilen bilgidir. Hikmeti oluşturan ilimler ise farklı düsturlar ile edinilebilir.

Efendimiz(s.a.v) buyurmuştur ki, hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır. Bu hadis, hikmetin her koşul ve şartta alınması gerekildiğini gösterdiği gibi farklı derslerde verir. Karşındakini cahil görüp küçümseme, sözü bitene kadar dinle. Kiminin anlattığı boştur, sıkıcıdır, bildiğindir fakat nasibindeki hikmet onun son sözünde saklı olabilir. Sözün sonu dahil söylediği sözler boş olsa bile, onu dinlemeye verdiğin tahammül sebebiyle sana yine hikmet bahşedilir. O hikmet, sabrın hikmetidir. O hikmet, tahammülüne tahammül katar, seni dinleyene sabır verir, sözünü değerli kılar. Sabrın hikmetinden, nasibine hikmet düşer. Lakin burada tahammülü de doğru idrak etmek gerekir. Çünkü islami değerlerine kin kastıyla sözler sürdürülürse, burada Hakk'ı haykırmak farz olur. Edep, kulun kendisinden önce kulun sahibine gösterilir.

İlmin değerli olmasının sebebi bizzat kendisidir. İlim, niteliğinden dolayı değerlidir. Olay ve durumların, ne sebeple gerçekleştiği önemsizdir. Bütün ilimlerin yeri ise ruhtur. Bu toprağa ancak ihsanın tohumları yaraşır. Ruhu ilimden mahrum bırakmak, ruha asfalt dökmektir. Asfalt dökülü yolda gül yetişmez. Efrada karşı dilinde güzel söz bitmez. Ruhundaki ilmin tesiri öylesine büyüktür ki, kişiye bir tebessüm ettiğinde dahi bostanının içine çekersin. Senin toprağında yürümek, ona nefes olur. İlmi daimi doldur ki, insanlar sende hayat bulsun.

İlim, yalnızca okuduğun ve idrak ettiğin değildir. Aynı zamanda gönlündekilerdir. Misal, gönlündeki hayâ bir ilimdir. Hayâ, kalbin sıkılıp utanma içinde kalmasıdır. Yaptığı kötü işlerden, hatalardan rahatsız olmaktır. Aşık ki, yalnızca onun aşkıyla rahat olur. Nefsine karşı mücadelesiyle ise daima hayâ duyandır. Hayâdaki rahatsızlık dahi sana rahmettir. Çünkü hayâ, arsızlığa karşı pek mühim bir pusattır.

İlmi edinmek ve dile getirmek mühim olduğu gibi dili muhafaza etmekte aynı önemdedir. Hıfz-ı lisan, dili gereksiz sözlerden korumaktır. Malayani konuşmak, ağza gelen her şeyi konuşmak mümine yakışmaz. Dolayısıyla kısa ve öz, tesirli konuşmak, müminin özündeki hikmete delalettir. Buna mukabil boş konuşmamak, yerince susmakta edebin hikmetlerindendir.

İlimlerin bir mücevherat olmasıyla beraber her ilmin farklı dereceleri vardır. En üstün ilim, tevhid ilmidir. O inşa ettiğin yapıyı ışıklandıran, ışık tutandır. Tevhid ilmi, Allah'ı bilmektir. Allah'ı tanımak, hem dünyevi hem de ebedi hayatı kazançlı kılan en değerli ilimdir. O halde en kıymetli yatırım, ilim; bu yatırımın en kıymetli hissesi ise tevhiddir.

İlim, cehaletten üstündür ve ruhun sıfatlarından biridir. Ruh, cisimden üstün olduğundan, cehalet ancak cismin göstergesidir. Dolayısıyla, mümin şekli değil ameli itibariyle değerlidir. Görüneni değil, görünenin özündeki manayı sorgulayandır. Ruhu, tevhid ilmiyle donatmalı ve beslemelidir. Böylece ruh, Allah'a itaate sevk edilir. Bu sevk sebebiyle de ruh, bulunduğu bedende gurbette gibidir. Gayesi her zaman aslına döneceği tarafa, Allah'adır.

Velhasıl kelam, yaşam bir yolculuktur. Ruh ise bu yolculukta yalnız ilim kazanmakla uğraşandır. İlimle Hakk'ı tanır, ilimle itaat eder. Tevhid ilminin ışığının yanmasıyla, kendisinin yalnızca bir gölge olduğunun farkına  varır. İnşa ettiği yapının asıl mimarının Allah olduğunu ve Hakem adıyla hikmetle hükmettiğini bilir. Cahile, yol biter; aşığa ise yol, O'na gider. Ne mutlu sonsuzluğa, sonsuzluğun sahibine aşık olanlara, vesselam...


Ramazan Musluoglu

İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.