Yansıma Ve Yanılsama

yansıma-ve-yanılsama-bewkıı.jpg

Şimşek, bir yıldırımın atmosferdeki hava iyonlarını ısıtarak oluşturduğu ani bir ışık patlamasıdır. Şakırtılar ise şimşeğin ses dalgalarının hava tarafından genişlemesi sonucu oluşur.

Günümüzde İslam dünyası, işte bu şimşeğin etkisindedir. Yıldırımın bizzat kendisi olan İsrail, kurmuş olduğu ekonomik hegemonya ile beraber hava iyonlarını, yani batılı devletleri ısıtarak, ani bir ışık patlaması, yani popüler kültürü oluşturmuştur. Bu şimşeğin çakmasıyla beraber ani bir flaş patlaması gibi insanlar, etrafına kör kesilmişlerdir. Şimşek sonrası insanlar, bu şimşek yığınına çeşitli "yenilmez güçler" atfetmiştir.

Cahiliye döneminden kalan mahlûklar, şimşek sonrası Filistin'in başına yağan asit yağmurları karşısında "bizi ilgilendirmez" tavrını takınıyorlar. Bir de bu cahiliye sınıfının bir üst kademesi olan şuurlu zengin İslam ülkeleri, yapılan açıklamalarla Filistin'e yalnızca sabır diliyorlar. Bilinmelidir ki; sabır, zorluk ve sıkıntılar karşısında yılgınlığa kapılmadan, ümidini kaybetmeden mücadeleye devam etmektir. Şu anki siyaset itibariyle, biz Türklere düşen hareket ise Rasulullah'ın hadislerinden hareketle bellidir: Her iki kişiden biri cihada gitsin. Geride kalanlar ise cihada gidenlerin ailelerinin geçimlerini temin edip ihtiyaçlarını karşıladıkları, çoluk çocuklarıyla ilgilenerek onlara yardımcı oldukları takdirde kazanılacak sevap ikisi arasında ortaktır.

Türk hükümeti, gerçekleştirilen uçak seferleriyle Gazze'deki yaralıları, Türkiye'ye sevk ederek, bu hadis mukabilinde hareket etmektedirler. Halk olarak bizlerin ne yapabileceği ise şu hadiste açıklanmıştır: Kim bir mücahidin Allah yolunda savaşması için gerekli olan araç-gereç ve diğer ihtiyaçlarını karşılarsa, cihada gitmiş gibi sevap kazanır. İşte bu hadis, bizim için müjdedir. Bizim için mesele; sevaptan öte, o cihadın bir parçası olup, içimizdeki çaresizlik ateşinden vicdanımızı azat edip bu cihat ile şereflendirme gayesidir.

Yılgınlığa kapılmadan, ümidini kaybetmeden mücadeleye devam edip, sabrın vücut bulmuş hali, Filistinli mücahitler ise yalnız Allah’tan isteyip ve yalnız O'ndan dileyerek, onurlu mücadelesini sürdürmekte olup, biz Müslümanlarında izzet ve şerefini müdafaa etmeyi sürdürmektedirler.

Varlık kanunlarını belirleyen ilahi kurallar ezelden belirlenmiş ve asla değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. Bu noktada insanlar sana fayda vermek için toplansa fayda vermez; zarar vermek için toplansa zarar vermez. Filistinli mücahitler, bu şuurla hareket etmektedirler. Ebu Ubeyde'nin yaptığı açıklamalar, bu fikir ölçüsündedir.

Efendimizin ifade ettiği gibi, Dünya, müminin zindanı; kâfirin cennetidir. Biz, zincirlerimizi kırmak üzere buraya geldik. Bizim için esaret, O'nun Aşkı, hürriyet ise O'nun davasıdır. Bu hürriyet için kefaret olarak üzerime düşen, üzerimdeki ilim ölçüsünde hakikati haykırmaktır. İsrail yıldırımını ve batılı devletler olan hava iyonlarını idrak ettiğimizi temenni ederek, ikinci mesele üzerine tefekküre buyurunuz: Şakırtılar...

Şimşeğin ses dalgalarının hava tarafından genişlemesi sonucu oluşan şakırtılardır. Yani medyadır. Bu noktada İsmet Özel'den bir alıntı yapmak yerinde olacaktır: Medyanın gücü yoktur. Gücün medyası vardır. Siyonizm’in kurmuş olduğu medya düzeni, kendi çarkına hizmet edecek şekilde dizayn edilmiştir. Eğer ki kendilerine karşı farklı bir medya veya medya ağı mevcutsa, reklam ve çeşitli satın almalar ile bu medya organları prangaya vurulmuştur. Medyadaki Siyonist sansür, yaşanan felaketlerin büyük ölçüde gizlenmesine sebebiyet vermektedir. Lakin esir takaslarındaki rehine ifadeleri, bu Siyonist sansürü de kırmıştır. İsrail'i çelikten bir yapı olarak gösteren medyanın gücü, bir avuç mücahit tarafından kırılmış ve mübalağa istihbarat ajansı MOSSAD’ın bir teneke misali olduğunu göstermiş, küçük düşürmüşlerdir.

Dünyada yükselen bir şeyi alçaltmak, Allah'ın değişmez kanunudur. Bir asırlık suskunluğumuz son bulmakta ve içimizdeki bin yıllık haykırışın duyurulması ümidimizdir ki, pek yakındır. Artık İslam'ın yeniden yükselişi ve muvaffak oluşu kaçınılmazdır. Ne mutlu bize ki, İslam dinine asırlarca en çok hizmeti eden bir ecdadın neferleriyiz. Gayrı bu yüklendiğimiz davayı, ileri taşımanın vaktidir.

Filistin'e verilecek en büyük katkı, kendi içimizdeki gerçekleşmesi gereken kalkışmadır: Nefsimize karşı olan cihadımızdır. Vahdet inancında bir olmaktır. Batı deyince ağzının suyu akan özenti gençliği ıslah etmektir. Bu işgal karşısında Filistinli kardeşlerini yetersiz ve güçsüz nitelendirip, Müslüman kardeşini küçük görenleri uyandırma vaktidir. Bu noktanın hassasiyeti efendimiz tarafından şöyle açıklanmaktadır: Müslüman kardeşini küçük görmesi, bir kimseye kötülük olarak yeter. Kişi, Müslüman kardeşinin kimin ipine sarıldığını düşünmeli ve sözlerinin haddini bu ölçüde belirlemelidir.

Siyonist rejim, hiç olmadığı kadar aciz durumdadır. Fenomen birlikleri, yerlerini Amerikan askerlerine bırakmak için can atmaktadır. Müslümanların kayıp sayılarının fazla olması da bizleri aldatmamalıdır. Zira çoğunluğun çocuk ve kadın olduğu bilinmektedir. Bizim burada kastettiğimiz müjde farklıdır: Allah iyiliğini dilediğini kulun cezasını hemen dünyada verir. Fenalığını dilediğini kulun cezasını ise mahşer günü günahını yüklenip gelsin diye ahirete erteler. Siyonist rejimin kaybının az oluşunu bu açıdan değerlendirmek daha doğru olacaktır. Mamafih, askeri teçhizat bakımından maddi kayıpları, canlarından can almıştır.

Tüm süreç Allah'ın takdiri doğrultusunda ilerlemektedir. Bu bağlamda yeise kapılmak oldukça yanlıştır. Efendimiz buyurmuştur ki: Zafer, sabırla; sevinç, üzüntüyle birliktedir. Filistinli mücahitler, sabrın sırrına ermiş bir hassasiyetle mücadelesini sürdürmektedir. Filistin halkının üzüntüsü de bu müjdeyi destekleme doğrultusunda ilerlemektedir. Bu hakikate ve Hakk'ın planına sadık kalarak mücadele sürdürülecektir.

Yardım tırlarını dahi ulaştırmayı beceremeyen İslam ülkelerinin ekseninde yoksul Filistin halkı, asıl zenginliğin gönül zenginliği olduğunu da göstermişlerdir. Topraklarını terk etmeyerek, yalnızca su ve ekmek ile verdikleri mücadele asıl fakirin, altın mikrofonlarla dua edenlerin olduğunu göstermiştir. Şimdi tekrar kendi içimize dönmeli ve evvela içimizdeki feraseti diriltmelidir. Tarih, kim olduğumuza şahittir. Tarihin şehadetini sürdürmek adına kendi içimizdeki cihat gerçekleşmelidir. Modernitenin normalleştirdiği beşaheleri terk etmelidir.

Ey Müslümanlar, Siz kıl kadar önemsemediğiniz bir takım işler yapıyorsunuz ki, biz onları peygamber zamanında kişiyi helaka sürükleyen büyük günahlardan sayardık, hadisi üzerine tefekkür etmelidir. Modernite, bizi narkozlu bir düşünceye hapsetmiştir. Bu hapishanede her şey normalleştirilir. Ruhumuza yaptığımız bu işkencelerden vazgeçmelidir. Bu hadis ile durumun vahametinin farkına varmalıdır. Zira bu uyanış gerçekleşmezse, yanış gerçekleşecektir. Bu rüyada kaybolup gidilecektir. An da uyanmayanın, âhlar üzerinedir. Hâsılı kelam, yarınlarda yârla olmak için yanılma. Yanılma ki, yanma...




Ramazan Musluoglu

İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.