Yol'a Yol Olmak

Hararetli bir koşuşturma var içimde. Öylesine bir koşuşturma
ki, heyecanını durgun sulardan alırcasına. Onların sükûtu kadar çağlayan yanı
misali… Suskun çığlıklar var üzerimde, derilerin ve kemiklerin üzerine
haykıramadığım. Yokluğun varlığına talip olmak, varlığın yokluğundan geçerdi.
Ne yaptıysam öldüremedim beni, olduramadım. Nasibin esareti ne zaman sona erer,
bilinmez. Lakin ben, zincirlerimi kırmadan bu kırılgan iklimde yol alamam.
Kaderin cilvesini, Kadir’in hikmetinden bilmeli. Bilmeli ki, Kader’e çamur
atmadan evvel toprak kendini sorgulamalı. Marifet, tatlı suda yüzebilmek değil;
nefes alabilmektir. Gökyüzünde boğulmadan, yeryüzünde boğazlamaktır seni.
Senden firar edip, sana kaçmaktır.
Anladım ki bu yolda tekellüf, yorgunluktandır. Yorgunluk ise
yolcudandır. Yorgunluğun çaresi, yol almak değil; Yol’ a yol olmaktır. Mademki
her yol O’na çıkar, o vakit hangi yoldan çıktığının bir önemi yoktur. Hangi
yoldan çıktığının bir önemi olmadığı gibi yolun neresinde olduğunun da bir
önemi yoktur. Dedim ya azizim, mesele: Yol’ a yol olmaktır. Derdin yol almaksa,
Yol’ a dert olursun. Derdin yol olmaksa, Yol sana derman olur. Mamafih, gayen
yol olmak olduktan sonra Yol sana derdin en güzelini nasip eder. Ne demiş Salih
Baba: “Evvela derdi kazan. Sonra gel derman ara.”
Hâsılı kelam, şeksiz Aşk’a talip isen şekersiz yola çık.
Gönlünü tatlandıracak olan yolun şerbetidir, yolun kendisidir. Vesselam…
Ramazan Musluoglu
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.