İfade Harbi

ifade-harbi-gtljks.jpg

Asırlar boyunca insanlık farklı emeller, ilkeler için mücadele etmiştir. Fakat bu ifade hep kuru kalmıştır. İlke ve emelin ne demek olduğu sorgulanmamıştır. Hatta pek çoğuna göre bu iki kelime aynı anlamı ifade eder. Evvela her iki kelimenin farkını ortaya koymak gerekir. İlke, ana düşüncedir. İlke, konuşulabilir fakat değiştirilemez. İlke için tüm kurallar geçersizdir. İlke, olduğu gibidir. O yalnızca kabul edilebilir veya reddedilebilir. Aslında ilke için yalnızca seçim hakkı söz konusudur. Emel ise amaçtır. Fakat sadece bir amaç değil, gerçekleşmesi zamana bağlı bir amaçtır. Özünde emel, umuttur. Kişi için bir beklentidir. Emel, bildiğimiz amel ile aynı kökten gelir. Amel de çalışmak demektir. Çalışmak, O’nun için çalışmaktır. İşte şimdi emel biraz daha anlam kazandı. Emel, amel edilerek gerçekleşir. Hâsılı kelam, yalnızca iyiyi seçerek, iyi işler yaparak gerçekleştirilen amellerin, beklentisidir. Emel, yalnızca iyi işlerin ardından beklenilebilir. Emel ile ilkenin farkından şöyle bir çıkarım yapılabilir: Emeller, ilkeye giden fiillerdir.

Tarih içerisindeki tüm mücadeleler ikilemeler halinde gerçekleşmiştir. Her zaman bir tez ve bir antitez vardır. Tüm bu hiyerarşi, iki başlık altında toplanır: İyi-kötü… İyinin kötüye karşı mücadelesi ve kötünün iyiye karşı mücadelesi…

İyinin kavramları, temelde hep eskiye dayanır. Fakat kötünün kavramları yüzyıllar boyunca değişmiştir. Kötünün kavramlarının mucitleri ise her zaman Batı olmuştur. Farklı zaman dilimlerindeki tüm bu kelimeler, bilginin duayenleri tarafından özenle seçilmiştir. İnsanların en kolay biçimde kabul edebileceği, zihinsel olarak çabucak kavranan ve benimsenen bir niteliktedir. Bu okuduğunuz yazının gayesi ise XXI. Yüzyıl’ın, birinci çeyreğindeki ikilemdir.

Yaşadığımız devrin Batı kavramı yeniliktir. Bu kavram size 1940’lı yıllardan itibaren yürürlükte gibi gelebilir. Fakat 40’lı yıllardan gelen süreç yalnızca bir temel atmadır. Kavramın hayat bulduğu ve hayata sığdırılan zaman dilimi günümüzdür. Yenilik kavramının insan zihninde olumlu karşılanmasının yanı sıra; hayatı kolaylaştırma, teknoloji, ileri düzey ulaşım ve makineleşmenin artışını simgeler. Bu fikri yansımalar hepimiz için geçerlidir. Yenilik için Batı kavramı deyişimin, sizlerin nazarında zatıma karşı bir olumsuz düşünce oluşturduğunun da farkındayım. Bu noktada siz değerli okuyucularıma düşen ise iç muhasebedir. Size olumsuz düşündüren şey, henüz daha altını doldurmadığım ve dolduramayacağımı düşündüğünüz kavram mıdır? Yoksa yenilik kavramının zihninizde edindiği yeri kurcalamadan, sorgusuz bir biçimde fikrinize yöneltilen dayatmanın kabulü müdür? Bu iki soru arasındaki fark, sorgulamamak ve ön yargıdır. Can alıcı nokta ise her iki sorguda size ait değildir.

Yenilik kavramı, 2000’li yıllardan itibaren bilgisayarın hayatımızda aktif rol alması ve teknolojik gelişmelerin içerisine katılmıştır. Zaman içerisinde yalnızca teknolojik gelişmeler değil, fikri hareketler tarafından da benimsenmiştir. Günümüzdeki pek çok kurumsal şirketin etiketi durumundadır. Siyasi hareketlerinde vazgeçilmez kavramıdır. Çünkü masum görünür, güven verir ve insanlara da bir idea yükler. Bilgi her kişide olabilir fakat er kişide mana kazanır. Cahil iyi, okumuş kötüden evladır. Zamanın değirmenine ise işte bu yenilik kavramı su taşır. Fakat bu değirmenin unundan, eşrefi mahlûkat yoğrulmaz.

Devrin çarkı, size yeniliği emreder. Bizim yoğunlaşacağımız dalı ise yenilikçiliktir. Eskiyi unutmanız gerekir. Çünkü orası sizin için bir çöplüktür. Dönemin popüler kıyafetlerini giymelisiniz. Marka Müslümanları olmalısınız. Amerika’da yeni çıkan giyim markasını bilmelisiniz. Yoksa siz bir cahilsiniz. Popüler kişileri takip etmelisiniz. Onların fikirlerini sorgulamadan kabul etmelisiniz. Her ortama ayak uydurmalısınız. Kendi düşünceleriniz olmamalı. Geçmişinize dair ne varsa yok etmelisiniz Çünkü siz geçmişin gericiliğini kaldıramazsınız. Geçmişinizden, sizi siz yapan değerlerden vazgeçmelisiniz. Çünkü siz yoksunuz. Sizin için biçilen kaftanı giymek zorundasınız. Çünkü üzerinize en çok o yakışır. O yalnızca bir kıyafet değildir, fikir akımıdır. O düşünceyi benimsemelisiniz. Popüler olmalısınız. Popüler olmasanız bile öyleymiş gibi davranmalısınız. Siz sıradan bir kahve içemezsiniz. Sizin daha star mekânlarda kahve içmeniz gerekir. Çünkü bu sizi zeki ve entelektüel gösterir. Entelektüel olmak için yeni bir dil öğrenmeye, kitap okumaya, hobiler edinmeye, farklı ilgi alanlarına yönelmeye ihtiyacınız yok. Tek yapmanız gereken modernitenin dayatmasını kabul etmektir. Şimdi sorarım, siz kimsiniz? Kararları ve fikirleri doğrultusunda hareket eden biri mi? Yoksa sorguları olmayan, kopya bir karakter mi?

Yeniliğin içine robotları da koyabiliriz. Ne kadarda insan hayatını kolaylaştırır değil mi? Robotlarda kendilerine yüklenen yazılımlar ve aldıkları sesli komutlarla birlikte ona verilen işi yaparlar. Peki, yukarıda tanımladığımız kişi modeli ile bu robotun farkı nedir? Ne garip değil mi? Bizden uzak, soyut bir kavram gibi duran şey, aslında bizim hamurumuza da katılmış veya katılmak istenmiştir.

Yeniliğe savaş, ancak muhafazakârlık kavramı ile verilebilir. Muhafazakârlık, geçmişe bağlı kalmak değildir. Muhafazakârlık, geçmişe tutunarak gelişmektir. Muhafazakârlık, yeniliğe karşıdır, gelişmeye karşı değildir. Bizi biz yapan değerlerden vazgeçmeden inşa etmektir. Bizi yansıtan eserler ve fikirler üretmektir. Bir kimliği olan değil, kimliğimiz olandır. Günümüz mimarisindeki en büyük yanlış anlaşılmadır. Yeni dil öğrenmeye karşı olmak değil, Türkçe konuşurken araya İngilizce kelimeler yerleştirerek havalı görünmeye karşı çıkmaktır. Muhafazakâr, hıfz ile aynı kökten gelir. Yani muhafazakâr kimse koruyandır, geçmişine sahip çıkandır. Geçmişin üzerine geleceğini inşa edendir. Ruhundaki kimliği çıkartmamak, tek tip yaka kartını ve unvanı terk etmektir.

Muhafazakârlık, işte budur. Sizler onu eski bir fikir akımı olarak göremezsiniz. Çünkü o, emaneti olan köküne sahip çıkarak bu günlere gelmiştir. Bizim muhafazakârlığımız ise yalnızca hıfz kökünden gelmez, hafız kelimesini de barındırır. Bizim muhafazakârlığımız, İslam üzere bir gelecek inşasıdır. Yalnızca şimdi değil, bin yıldır yaptığımız gibi O’na bağlı kalarak yol almaktır. Bizim muhafazakârlığımız İslam üzerinedir. Bu bizim için bir dava söylemidir. Özünde bizi muhafaza eden İslam’dır.

Yol alanlar, eteğindeki taşları dökenler değildir. Eteğindeki taşlarla yol alan, belki ağır ağır ama bu ağırlığın verdiği sağlam adımlarla, toprağa (zamana) sağlam basanlardır. İşte biz muhafazakârların yenilikçilerden farkı, mücadele etmektir. Bizlerin bir ilkesi vardır. Bizim tüm dallanıp budaklanmalarımız onun üzerinedir.

Velhasıl kelam,
bizim gayretimiz, ilkemize götürecek olan nice emellerimiz vardır. Fikirlerimiz vardır, fikirlerimizi onun ekseni içerisinde sorgular ve insanlığa sunarız. İşte o eksenden dışarı hiçbir kötülük sızmaz. Çünkü o eksen yalnızca iyi olana izin verir. Bundandır ki bizim bir atmosferimiz, nefes aldığımız bir atmosferimiz vardır. Bizler nefessiz yaşayamayız, çünkü bir hayata sahibiz. Biz, kuru bir bataklık değiliz. Gül olmayı benimseyen ve kokumuzu nicelerine ulaştırma gayretinde olan kimseleriz. Biz, kimse olma gayretindeyiz, Hiç kimse olma gayretindeyiz. Fakat kimsesiz değiliz.



Ramazan Musluoglu

İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.